Peygamber Efendimiz (sav) Veda Hutbesinde, “Size iki
şey bırakıyorum. (Bunlara tutunursanız) asla delalete
düşmezsiniz: Allah’ın kitabı ve sünnetim” buyurmuştur.
Rabbimiz Necm Suresinde, “Ve (o, nefsinin) arzu
(sun)dan konuşmuyor! O (söyledikleri) bildirilen vahiyden
başka bir şey değildir” ayetiyle bu hakikati beyan
etmiştir.
Ne zaman ki insanlar bu hakikate tutunmuşlar, terakki
etmişler, selamet üzere olmuşlardır. Ne zaman da bundan
uzaklaşmışlar, o zaman da tedenni etmiş ve sıkıntı
çekmişlerdir. Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle,
“(İnsan) eğer onu (Peygamber Efendimizi) unutsa,
el-iyâzü billâh kalbinden onu çıkarsa, hiçbir peygamberi
daha kabul edemez, belki hiçbir kemâlâtın yeri
ruhunda kalamaz. Hatta Rabbini de tanımaz. Mahiyetindeki
bütün menziller ve latifeler karanlığa düşer. Ve
kalbinde müdhiş bir tahribat ve vahşet olur.”
Günümüzde de hususan Peygamber Efendimiz üzerinden
İslamiyet’e saldırıldığına ve bu noktadan Müslümanların
zayıf düşürülmeye çalışıldığına şahit oluyoruz.
Gayet önemli olan bu konuya dikkat çekmek istememizin
sebebi, bir kısım müminleri farkına varmadan
küfre sebep olacak bazı düşünce ve sözlerden sakındırmaktır.
Ve Peygamberimiz (asm)’a karşı gereken inanç
ve edebe dikkat çekmektir.
Rabbimiz Al-i İmran suresinin 31. ayetinde, “(Habibim,
ya Muhammed!) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız,
o hâlde bana tâbi‘ olun ki, Allah (da) sizi sevsin ve günahlarınızı
size bağışlasın!” buyurmaktadır. 11. Lem’a
risalesinde, bu ayetin izahı sadedinde, şu ifadelere yer
verilmiştir: “Şu ayet-i kerime der ki: ‘Eğer Allah’a muhabbetiniz
varsa, Habîbullâh’a ittiba edilecek. Eğer ittiba
edilmezse, netice veriyor ki; Allah’a muhabbetiniz
yoktur.’ Eğer muhabbetullâh varsa, netice verir ki: Habîbullâh’ın
sünnet-i seniyesine ittibâı intâc eder. Evet,
Cenâb-ı Hakk’a iman eden, elbette ona itaat edecek.
Ve itaat yolları içinde en makbulü ve en müstakimi ve
en kısası, bilâ-şübhe Habîbullâh’ın gösterdiği ve takip
ettiği yoldur.”
Evet, bu kitapta imanın öneminden, özellikle de taklidî
ve tahkiki mertebelerinden ve iman esaslarının bir bütün
olduğundan bahsedilmektedir. Hem Kur’an ve hadisin
birbirinden ayrı olmadığı, belki hadis-i şeriflerin
Kur’an’ın bir tefsiri olduğu gösterilmekle beraber, Peygamberimiz
(asm)’ın da risaletini ispat eden bir kısım
deliller ve mucizeler zikredilmiştir.
Bu çalışma, İslami ölçüler dâhilinde, cumhur-u ulema
görüşüne göredir. Aklî ve naklî deliller mezc edilmiştir.
Belli gruplar hedef alınmamıştır, sadece ölçüler ortaya
konulmuştur. Risale-i Nur’dan alınan parçalar ise anlaşılması
için asıl metinleriyle gösterilip şerh edilerek
verilmiştir. Daha fazla istifade edilir ümidiyle asıllarına
müracaat için kaynakları da gösterilmiştir.
Allah’a olan imanımız ve muhabbetimiz, elbette O’nun
Resulüne ittiba edip uymayı gerektirir. Ne mutlu o insana
ki, Allah Resulünün yolundan ayrılmaya!